Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasında, İstanbul'da yaşanan depremleri anımsatarak, çok hayati görülen dış politika konuları, siyasi krizler, hatta en derin ekonomik darboğazın bile deprem gündeminin gerisine düştüğünü söyledi.
"Mesele ne kadar İstanbul ise bir o kadar Türkiye'dir." diyen Dervişoğlu, 23 yıldır Türkiye'yi yöneten iktidarın İstanbul'u depreme hazırlayamadığını ileri sürdü.
Hükümetin her konuda olduğu gibi deprem konusunda da hiçbir vizyonunun bulunmadığını iddia eden Dervişoğlu, "6 Şubat depreminin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçti ama yaraları halen sarılamadı, eksikler hala giderilemedi. Son yaşadığımızdan anlıyoruz ki en temel, en acil, en basit ve en hayati olan iletişim altyapısında dahi en ufak bir geliştirme yapılmamıştır. Ucuz atlattığımız bu depremde bile milletçe doyuramadığımız telefon operatörleri çuvallamıştır." ifadelerini kullandı.
"İstanbul'da afet toplanma alanları yoktur"
Hükümete "6 Şubat'ta vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıdan ders çıkarıp gerekli önlemleri neden almadınız?" sorusunu yönelten Dervişoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Geçen hafta yaşadığımız depremde bir hakikat daha yüzümüze tokat gibi çarpılmıştır. 16 milyonluk İstanbul'da afet toplanma alanları yoktur. Toplanma alanları olmadığı için can havliyle Gezi Parkı'nda toplanmak isteyen vatandaşlarımıza da izin verilmemiştir. 1999 depremi sonrası belirlenen 470 toplanma alanından bugün sadece 77 tanesi kullanılabiliyor. Gerisi ise hepimizce malum olduğu üzere gasbedilmiş, şehrin soluk borusuna AVM'ler, lüks rezidanslar ve gökdelenler dikilmiştir. 25 yıldır internetten, telefondan, emlaktan, arabalardan ve daha birçok kalemden deprem vergisi toplanıyor, ÖTV toplanıyor. 23 yılda bu iktidar topladı. Neredeyse 40 milyar dolar para ediyor. Binalar çürük, internet çekmiyor, millet afette toplanacak alan bile bulamıyor.
Depreme hazırlık bahanesiyle topladığınız parayı başka yerlere harcayıp, vatandaşımızı ölüme terk ettiniz. Milletin hayatına harcamadınız ama iktidarınızı korumak için seçimle alamadığınız İstanbul'u hileyle alabilmek için bir ayda 50 milyar doları yaktınız. Şimdi yeniden Kanal İstanbul'un peşine düşmüşler. Suyun, altından daha değerli hale geldiği çağımızda, İstanbul’un son sulak alanlarına, su kaynaklarına saldırıyorlar. Kılıfı da hazırlamışlar. Neymiş vatandaşa toplu konut yapacaklarmış. Konutu Türk vatandaşına yapıyorsanız da reklamı niye Arap ülkelerinin televizyonlarında yayınlatıyorsunuz?"
Dervişoğlu, vatandaşların en erken bir yıl sonraya ultrason randevusu alabildiğini, parti genel başkanları, gençler, belediye başkanları ve gazetecilerin adliye koridorlarında yargılandığını, işçi, memur ve emeklilerin her gününün kabusa döndüğünü savundu.
Hiç kimsede huzurun kalmadığını iddia eden Dervişoğlu, sadece emeği ile geçinen vatandaşların değil, yüzde 60'ın üzerine çıkan kredi maliyetleri nedeniyle sermaye sahiplerinin de artık isyan ettiğini ileri sürdü.